GEZİ,  ŞİİRLER

Abant Gölüne Doğru

Bolu-Abant gezisi hayaliyle;
Bursa’dan çıktık bizim ahaliyle:
Oysa bizim beldeyi de överler;
Bize cazip değil tanıdık yerler…
Yenişehir İznik yolu yapılmış,
Eski külfet bir kenara atılmış…
Kimi ova, kimi dağı aşıp gittik,
Bakımlı yolları erken tükettik…
İznik’te göl ile ova karışmış,
Cazibesi birbiriyle yarışmış…
Pamukova dersen ayrı bir dünya,
Hoş manzarasıyla sanki sardunya…
Düzce’de kurulmuş pazara gittik,
Hınca hınç pazar gezip nazar ettik…
Müstahsil malın taşımış pazara,
Manzara inşallah gelmez nazara…
Öteberi aldık, çıktık oradan;
Şükür ile hamdı versin yaradan…
Yol boyu satıcı sergisi dolu,
Sırada Adapazarı ve Bolu…
Adapazarı’nda kabağın hası,
Bolu’da da patatesin enfesi…
Her birinden birer numune aldık,
Manzara Cennet’i seyrine daldık:
Mevla buraları övmüş yaratmış,
İçine de bin bir çeşit renk katmış…
Orman içlerine villalar konmuş,
Seyre dalan gözün bakışı donmuş…
Derede, tepede bahçeli evler;
Korkuyu yutmuşmuş burada devler…
Üretim, tüketimi çoktan geçmiş;
Tembellik, yoksulluk buradan kaçmış…
Göğün mavisiyle yerin yeşili,
İlmek ilmek her tarafta aşılı…
Ormanlık alanlar ufku kapatmış,
Çeşit çeşit çamlar dal budak atmış…
Çamlar arasından yolumuz geçer,
Amansız yokuşlar garibi seçer…
Deveboynu yoldan zirveye erdik,
Çamlıbel Geçidi’nde mola verdik:
Köroğlu burada kurarmış pusu;
Titretirmiş Keleşler ’in korkusu…
Ululemr dağa ferman gönderirmiş,
Onlar: ”Ferman sizin, dağ bizim!” dermiş…
“Çıktı delikli demir, mertlik bozuldu”
Çok sürmedi eski düzen çözüldü…
Miskin Yunus bu diyardan aşarmış;
Bir hırkası, bir de abası varmış…
Dervişliği doludizgin yaşarmış,
Hayatına gülenlere şaşarmış:
Yalın ayak, tel tel olmuş bir aba;
Çalabı’na kavuşmakmış o çaba…
Çıkınında bir avuç alıç varmış,
Varınca Dergâha yüzünü sürmüş…
Bu beldeden daha kimler geçmemiş?
Her geçenin çiçeği de açmamış…
Bazen Kırk Haramiler racon kesmiş,
Hazan rüzgârları çok fena esmiş…
Araba menzile hareket etti;
Mazinin hayali orada bitti…
Neden sonra kavşağına ulaştık,
Levhada yazılı rakama şaştık:
Altmış kilometre varmış yolumuz,
Derin ağaçlık sağımız, solumuz…
Tenha yollarda dere tepe gittik,
Eh! Nihayet yolumuzu tükettik:
Zirvenin sonunda bir geniş alan,
Semayla simetri sanki bir umman…
Bütün kar suları burada dinmiş,
Acı çam yeşili içine sinmiş…
Etrafında küçük sazlık oluşmuş,
Yaban hayat hep buraya üşüşmüş…
Kıyısında atlı fayton sefası,
Tur atanda kalmaz yolun cefası…
Geniş parkları, piknik alanları;
Yâdımızdan hiç gitmez o anları…
Konak yeri, lüks otelleri varmış,
Buranın en gözdesi meğer karmış…
Ağır kışın hükmündeki bu belde,
Yer bulunmaz mevsiminde otelde…
Bir de bir ahşap mescidi varmış,
Suları gürüldeyerek akarmış…
İçinde iki vakit eda ettik,
Akşamleyin Abant’a veda ettik…
Dönüşte de aynı yolu kullandık,
Bu beldeden çıkışımıza yandık…
Evimize gece yarısı döndük,
O gün olanları bir rüya sandık…

13 Aralık, 2017-BURSA