Bir varmış, bir yokmuş;
Evvel zaman içinde,
Kalbur saman içinde
Ormanın birinde bir Ağaçkakan
Ağaçları hem deler hem de gürültü yaparmış.
Ormanda bulunan diğer canlılar
Ağaçkakana fena kızarmış.
Ağaçkakan da hiç aldırış etmezmiş.
Bizim sorumsuz Ağaçkakan gene başlamış işe;
Taka tak taka tak! Devam etmiş gidişe…
Nihayet karıncanın canına tak demiş,
Ağaçkakana ders vermeye ant içmiş:
Karınca usulca tırmanmış ağaca,
Varmış Ağaçkakanın yanına;
Alttan alıp konuşmaya başlamış:
“Bak Ağaçkakan kardeş! Bizi hep rahatsız ediyorsun,
Oysaki orman hepimizin ortak malı.
Sen Allah’tan korkmaz mısın?
Kuldan utanmaz mısın?
Bundan böyle artık kimse kimseyi rahatsız etmesin;
Hem o güzelim ağaçları da didikleme öyle!
Haksızlığım varsa hemen söyle!”
Ağaçkakan durmuş, düşünmüş,
Öfkeyle kanadını vurmuş,
Karıncayı ağaçtan yere savurmuş.
“Bak ikinci defa gelirsen yanıma
Fena kıyarım canına!
Hadi toz ol buradan,
Ayakaltında dolaşma,
İşime de karışma!”
Çaresiz kalan karınca komşularına gitmeye karar vermiş:
Kaplumbağaya gitmiş, fakat o kabına çekilmiş.
Yılana yalvarmış, ondan “Tısss” cevabını almış…
Solucan “Yerin içinde ben ses duymuyorum, bana ne!” demiş,
Fare “Benim acele işim var.” diye başından savmış,
Kelebek “O beni yemeye kalkışır! Benden vazgeç.” demiş.
Sincaba derdini anlatmış, o da: ”İkimiz küsüz!” demiş.
Sonra tilki kardeşi aramış, bulamamış;
Çakala gitmiş, derdini dinletememiş;
Ayıya gitmiş laf anlatamamış,
Kurt kardeş ise sabah uykusunda mışıl mışıl uyuyormuş;
Aslana gitmiş fakat dili tutulmuş konuşamamış…
En sonunda Kartal kardeşini aramış bulmuş;
İki gözü iki çeşme ağlamış,
Ağaçkakanı şikâyet etmiş…
Kartal saygıyla dinlemiş ve sonunda kararını vermiş:
“-Bana o saygısızı gösterir misin?” demiş.
Karınca aklını kullanmanın yolunu bilmiş:
“-Bak Kartal kardeş! Şu an bir ses geliyor ya!
İşte o ses onun sesidir.” demiş
Kartal, sese doğru hemen süzülmüş;
Ağaçkakanın yanına konmuş,
Ağaçkakan bir anda donmuş…
Sonum geldi sanmış…
Kartal, bir Hâkim edasıyla:
“-Seni küstah seni,
Fazla yorma beni;
Karıncadan özür dile,
Artık kimseye çektirme çile…
Yoksa pençeme alırım seni,
Kopartırım enseni…”
Ağaçkakan bakmış ki bu işin sonu yok,
Komşularından özür dilemiş, hem de çoook.
Artık ne ağaçları didiklemiş,
Ne de kimseyi rahatsız etmiş…