Tarihi özlemle ettik hareket, Osmanlı beldeyi kıldık ziyaret… Mevsimin zümrüdü ayrı bir nimet, Bahar da her taraf tıpkı bir Cennet. Bursa, Yenişehir, Bilecik derken; Birinci durağa varmıştık erken: Kimi arabayla, kimi de yaya; Bir dünya hayranı gelmiş oraya. Epey yüksek bir tepenin zirvesi; Üstünde de Edebali Türbesi… Yedi asır önce buraya gelmiş, Zamana münasip yerini bulmuş… Türkistan erenlerinden feyz almış, Asırlar sürecek ününü salmış… Civardaki Beyler ona kul olmuş; Cümle insan koşup dergâha gelmiş… Ondan feyz alan kıvamını bulmuş, Onun düsturunu pusula bilmiş… Mal Hatun adında bir kızı olmuş; Onunla izdivaç Osman’ı bulmuş… Osman Bey çetin bir imtihan vermiş; Mal Hatun’u alıp murada ermiş… Bu genç çiftin mutlu yuvası olmuş,…
-
-
HAYMEANA
Domaniç’e doğru yolumuz düştü, Ormanlık alanı gören göz şaştı: Güz günü ormanlar yaprak cümbüşü, Kimi kızıl renkte kimi gümüşî… Ihlamur ormanı uçsuz bucaksız, Yayla evlerinin çoğu ocaksız… Uludağ’da Kocayayla zirvesi, Rüzgâr karışık at kişneme sesi… Ertuğrul nesline mesken olurmuş, Orda konup göçen memnun kalırmış… Kayı Aşireti yayla korusu, Yılkıda atları, davar sürüsü… Söğüt’te kışlayan bizim Osmanlı Başlangıçta başı hayli dumanlı: Bir tarafta hain Bizans Tekfuru, Öte yanda pinti Moğol çukuru… Kardeş kavgaları haddini aşmış, Rezalet boyutu dışarı taşmış… Bilecik’te durur Şeyh Edebali, Haksızlara yükler bütün vebali… Ertuğrul olanca zorluğu yendi Istırap içinde yandıkça yandı… Bir tarafta Kayı düzeni sağlar, Öbür yanda yaralarını dağlar… Domaniç’e Aşireti gönderir, Kendisi de uzaklardan yön…
-
Kestanbol Macerası
Ezine ilçesinin şirin bir diyarıydı, Çalışma hayatımın üç yılı orda geçti, O hayata katlanmak o günlerin karıydı; Rahatlığı değil de gerçek hizmeti seçti. Kapanmış bir okulun harabe binasında, Kaybolan cıvıl cıvıl günlerinin yasında, Umutlar yeşerirdi gönlünde, kafasında; Çalışıp didindi, okulu yeniden açtı: Binası onarıldı, araç-gereci geldi; Öğrenci eksiğini civar köylerden buldu; Fazla uzun sürmeden öğretmeni de oldu; Kestanbol’un okulu etrafa neşe saçtı… Artık okul açılmış, dersleri başlamıştı; Çevre-okul el ele, cehalet taşlamıştı… Öğrencileri güzel hayaller düşlemişti; Karanlığın yerinde nurdan bir şafak açtı… Zaman su gibi aktı, geldi ayrılık vakti; Ev-eşya toplandı, ahali ayağa kalktı; Kimi sesli ağladı, kiminden gözyaşı aktı; Ordan giden biz değil, bindiğimiz araçtı… Uzun bir zaman sonra…
-
Abant Gölüne Doğru
Bolu-Abant gezisi hayaliyle; Bursa’dan çıktık bizim ahaliyle: Oysa bizim beldeyi de överler; Bize cazip değil tanıdık yerler… Yenişehir İznik yolu yapılmış, Eski külfet bir kenara atılmış… Kimi ova, kimi dağı aşıp gittik, Bakımlı yolları erken tükettik… İznik’te göl ile ova karışmış, Cazibesi birbiriyle yarışmış… Pamukova dersen ayrı bir dünya, Hoş manzarasıyla sanki sardunya… Düzce’de kurulmuş pazara gittik, Hınca hınç pazar gezip nazar ettik… Müstahsil malın taşımış pazara, Manzara inşallah gelmez nazara… Öteberi aldık, çıktık oradan; Şükür ile hamdı versin yaradan… Yol boyu satıcı sergisi dolu, Sırada Adapazarı ve Bolu… Adapazarı’nda kabağın hası, Bolu’da da patatesin enfesi… Her birinden birer numune aldık, Manzara Cennet’i seyrine daldık: Mevla buraları övmüş yaratmış, İçine…