Çiftçi, tarlasını sürüp bolca mısır eker,
Gece-gündüz demez, her şeyi ortaya döker.
Çalışarak didinir, su verir, çapa vurur;
Mısırları serpilir, gelişerek boy verir…
Koçanlar püskül açar, iri taneler tutar;
Gel gör ki kargaların gönlünde neler yatar?
Uzaktan gören bir karga “GAAAK” diye bağırır;
Bütün kargayı mısır tarlasına çağırır.
Bir dünya azgın karga mısırın her yerinde,
Timur’un filleri bile kalır gerilerde…
Yiyip yutacak mısırı tarlada ne varsa,
Çiftçiye kalmayacak ondan bir küçük parsa.
Çiftçi aklını kullanmanın yolunu bulur;
Karga savar kuklalar tarlaya hemen konur.
Kargalar mısır için tekrar gelir tarlaya;
Kuklaları görünce başlarlar hırlamaya:
“Hıııı sen, bize bir avuç mısırı çak gördün ha!
Eğer böyle edersen işimiz varmaz sulha…”
Kargalar, kuklaları adam sanarak kaçar,
Bakar, bu nesne acaba ne tehlike saçar?
Karga uzaktan bakar ki kuklada bir tık yok,
Yine yemeye başlar, eskisinden daha çok:
Başlarlar eskisi gibi kırıp devirmeye,
Olanca nafakayı yerlerde savurmaya…
Koçan talan edilir, tarlada kalmaz mısır,
Beş para etmez kuklalardaki o korkunç sır…
Eskiler :“Kem aletle kemalat olmaz” demiş;
Uyduruk olan şeye karga bile kanmamış…
16 Şubat,2018-BURSA