Hiç kış yaşamadık ama Baharı özledik; Kuru dallar üstünde çiçekleri gözledik. Kuş seslerinin arasında bülbül sesini, Arının çiçeklerde gezişini özledik. Ilık rüzgârın verdiği bahar kokusunu, Toprakta olanca otun yerden kopuşunu, Çiçeklerden arıların polen kapışını, Bahar çiçeklerinin tozuşunu özledik. İnci tanesi gibi Nisan yağmurlarını, Çağlayarak akan suyun beyaz köpüğünü, Zirvelerde göze çarpan kar katmanlarını, Isınan havanın buz çözüşünü özledik. Tabiatın çiçeklerden bir taç takışını, Pamuk gibi kabaran toprağın dokusunu, Her derde deva otların nefis kokusunu, Bahar toprağının sürülüşünü özledik. Bahar rüzgârının saçları savuruşunu, Az da olsa Güneşin cildi kavuruşunu, Aşk hayatında kalplerin gizli vuruşunu, Kalpten sevenlerin göz süzüşünü özledik. Bahar mevsimi tıpkı gençlik çağına benzer: Her ikisi de göze ve gönle…
-
-
Yalnız Yolcu – Şiir
Yolcu kış gününde çıkar evinden, Dost kapısını tıklatır derinden: Kavuşan iki dost başlar sohbete; Ev halkı da katılır muhabbete. İkram başlar, vakit hayli ilerler; Yalnız Adamın gitme vakti gelir. Yolcu vedalaşıp ayrılır köyden, Kış gecesinde korkmaz hiçbir şeyden Hani bir hikmet varmış ya her şeyde? Yol bozuk, kar çok, evi ayrı köyde… Gece yarısında, o ıssız yolda; Yolcu yolunda gider yalnız halde; Yolculuk zor geçer, yolu yarılar; Bir hışıltı duyar duymaz irkilir; Dönüp bakar, iki yabancı nesne! Hoş olmaz bunların niyeti asla… Yalnız adam silahına güvenir, Ağırdan alır, kaygısız davranır. Nihayet kurtların sabrı tükenir, Yolcuyu yemek için yakın gelir. Yalnız adam diz çöker, nişan alır; Tüfek patlamaz, ter içinde kalır……
-
Kestanbol Macerası
Ezine ilçesinin şirin bir diyarıydı, Çalışma hayatımın üç yılı orda geçti, O hayata katlanmak o günlerin karıydı; Rahatlığı değil de gerçek hizmeti seçti. Kapanmış bir okulun harabe binasında, Kaybolan cıvıl cıvıl günlerinin yasında, Umutlar yeşerirdi gönlünde, kafasında; Çalışıp didindi, okulu yeniden açtı: Binası onarıldı, araç-gereci geldi; Öğrenci eksiğini civar köylerden buldu; Fazla uzun sürmeden öğretmeni de oldu; Kestanbol’un okulu etrafa neşe saçtı… Artık okul açılmış, dersleri başlamıştı; Çevre-okul el ele, cehalet taşlamıştı… Öğrencileri güzel hayaller düşlemişti; Karanlığın yerinde nurdan bir şafak açtı… Zaman su gibi aktı, geldi ayrılık vakti; Ev-eşya toplandı, ahali ayağa kalktı; Kimi sesli ağladı, kiminden gözyaşı aktı; Ordan giden biz değil, bindiğimiz araçtı… Uzun bir zaman sonra…
-
Abant Gölüne Doğru
Bolu-Abant gezisi hayaliyle; Bursa’dan çıktık bizim ahaliyle: Oysa bizim beldeyi de överler; Bize cazip değil tanıdık yerler… Yenişehir İznik yolu yapılmış, Eski külfet bir kenara atılmış… Kimi ova, kimi dağı aşıp gittik, Bakımlı yolları erken tükettik… İznik’te göl ile ova karışmış, Cazibesi birbiriyle yarışmış… Pamukova dersen ayrı bir dünya, Hoş manzarasıyla sanki sardunya… Düzce’de kurulmuş pazara gittik, Hınca hınç pazar gezip nazar ettik… Müstahsil malın taşımış pazara, Manzara inşallah gelmez nazara… Öteberi aldık, çıktık oradan; Şükür ile hamdı versin yaradan… Yol boyu satıcı sergisi dolu, Sırada Adapazarı ve Bolu… Adapazarı’nda kabağın hası, Bolu’da da patatesin enfesi… Her birinden birer numune aldık, Manzara Cennet’i seyrine daldık: Mevla buraları övmüş yaratmış, İçine…
-
Yaprak Dökümü – Şiiri
Ağaçları donatan o güzelim yapraklar Kimi havalarda, kimi yerlerde savrulur… Taze iken zümrüt renkli o güzelim şeyler Keyfi kaçık, benzi uçuk bir halde kıvrılır… Yapraklar uçan kâğıt para gibi her yerde; Bahçelerde, parklarda, yollarda, caddelerde; Kuşların yuvalarında, rögar çukurunda, Damdan dama, kiremit üstlerine savrulur… Kimi yolumuzun üstünde ayak basarız, Kimi dalından düşenlere bakıp geçeriz, Kiminin hışırtısından yorumlar yaparız, İnsan bu ya! Bazen “Derviş” olur avunur… Böyle hazandan hangi şair etkilenmedi? Hassas kalplerde etkileşim hiç tükenmedi… Şair BAKİ’den tut da Ahmet Haşim’e kadar; Yaprakları tazimle bağra basar savunur… 4 Aralık,2017-BURSA
-
Kasım Günleri – Şiiri
Yine geldi Kasım günleriYaprakları savurarak,Ağaçları devirerek,Kara-kışa yol açarak…Kimi esti, kimi kesti;Kışa bir kapı açmaktı kastı… Bazen kasımpatılar açar,Çiçeklerin rengi uçar,Göçmen kuşlar gelir geçer,Üşüyenler kuytu seçer,Her şeyi bir telaş bastı… Anma ve kutlama günleri,Kasımın süsü nakışı…Lodosta savrulmak mı dersin,Kasımın mutat akışı…Kışlıkların giyilmesi,Evlerin ısıtılması,Canların kapı arkasına hapsi;Kaybolan yeşilliğin ardından tutulanSanki bir yastı… Kasımın da güzelliği var,Pazarda balık bollaşır…Balıkçıların çığırtkanlığı, mukallitliğiHer geçen hafta yozlaşır…Tepelere yağan karın görüntüsüyleBir bakarsın Bursa güzelleşir…Pazarda hem yazlık hem kışlık zerzevatSanki birbirini bastı… Pazarcılar abadan yelek giyinip,Büzülmeden çalışırlar…Müşteriler etikete bakarak,Bozulmadan gülüşürler…Malın fiyatı tutarsız oluncaAlıcının yerinde yeller esti… Kasımın arkası güz, önü kış…İyiye alamet değil bu gidiş! 2 Aralık, 2017-BURSA
-
Şiirlerim
Önsöz – Bu kitapta çeşitli zamanlarda yazdığım şiirlerim toplanmaktadır. Bu şiirler milli şiirimizin örnekleri ile başlamış, edebiyatımıza dışarıdan gelmiş nazım şekillerinin bazılarını da ihtiva ederek devam etmiştir. Şiir hakkında söylenecek çok şey vardır. Ancak şiir hakkında ben ne söylersem söyleyeyim, verdiğim şiirler sonucu tayin edecek, belki de beni mahcup edecektir… Şiir işte böyle bir şeydir. Şair Abdülhak Hamit Tarhan “Birkaç Perişan Söz” adlı Makber Mukaddimesi’nde edebiyatımızda şaheser sayılacak ifadelerini kullanırken bir yerinde şöyle der: “ ……Bazen şair hiçbir şey söyleyemez, ayağının altına kalemi alır da kırar… Bütün bunlar birer şiirdir…” Demek ki şiir her şaire göre değişir. Şair Necip Fazıl Kısakürek’e bir genç muhabirimiz “Efendim şiir hakkında ne söylersiniz?” sorusunu…
-
Memleketname
Daha önce yazıp bastırılan Memleketname, bazı bilgilerin zamanla değişmesi ve içeriğine bazı ilavelerin yapılması için yeniden ele alındı. Bu eserde, genellikle1900’lü yıllardan iki binli yıllara kadar yaşayıp hafızamda iz bırakmış şahsiyetleri bulacaksınız. Bu şahsiyetler uzun zaman halk kahramanı, halkın gözdesi olmuş, ya da halkın maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap vermiş ünlü kişilerdi. İşte bu değerli şahsiyetleri anmak, kayda geçmek, onlara olan vefa borcumun gereği olarak düşünüldü. Ancak uzun bir aradan sonra yapılan bu çalışmada meydana gelmiş kusurları hoş göreceğinizi umarım. Memleketname, şair Nedim’in Divan’ı gibi: “Doyumluk değil, tadımlıktır.” anlayışıyla kaleme alındı. Memleketname adı geçen şahsiyetlere ait bilgilerin tamamını kapsamaktan uzak; daha ziyade o kişilerin karakterleri, iç dünyaları, hikmetleri, sosyal yönleri…
-
Ağaçkakan İle Karınca – Çocuk Masalı
Bir varmış, bir yokmuş; Evvel zaman içinde, Kalbur saman içinde Ormanın birinde bir Ağaçkakan Ağaçları hem deler hem de gürültü yaparmış. Ormanda bulunan diğer canlılar Ağaçkakana fena kızarmış. Ağaçkakan da hiç aldırış etmezmiş. Bizim sorumsuz Ağaçkakan gene başlamış işe; Taka tak taka tak! Devam etmiş gidişe… Nihayet karıncanın canına tak demiş, Ağaçkakana ders vermeye ant içmiş: Karınca usulca tırmanmış ağaca, Varmış Ağaçkakanın yanına; Alttan alıp konuşmaya başlamış: “Bak Ağaçkakan kardeş! Bizi hep rahatsız ediyorsun, Oysaki orman hepimizin ortak malı. Sen Allah’tan korkmaz mısın? Kuldan utanmaz mısın? Bundan böyle artık kimse kimseyi rahatsız etmesin; Hem o güzelim ağaçları da didikleme öyle! Haksızlığım varsa hemen söyle!” Ağaçkakan durmuş, düşünmüş, Öfkeyle kanadını vurmuş,…
-
Kendi Evim – Şiiri
Oturduğum ev artık kendi evim, Ne kira sorunu, Ne de ev sahibi derdi, Hepsine “Paydos!” dedim… Uykuya dalarken kafam karışık değil, Kapısını açıp örterken hiç değil… Duvarına tablo asılacakmış, dert mi yani; İstersem onluk çiviyle asarım… Eve misafir gelecekmiş, gelsin artık… Evimde fazla insan olacakmış, kime ne? Bundan böyle hesap vermeden yaşayacağım… Zilim günde yüz defa çalsa da, İçlerinde ev sahibi yok artık… Zaman zaman haddi aşsam da, İhtarı vicdanımdan alacağım… Artık kendi evimde, Kendi mekânımda, Saltanat(!) süreceğim… Ev kolay mı oldu dersiniz? Hiç kolay olmadı: Eleman derdi, kaynak darlığı; Çocuklarımın bitmez isteği, Belediyenin asıp kestiği, Nefesimizi daralttı, Cesaretimizi köreltti, Saçımızı ağarttı, Evimde bu şartlar altında oturacağım… “Zahmetsiz rahmet olmaz”mış……