Önsöz –
Bu kitapta çeşitli zamanlarda yazdığım şiirlerim toplanmaktadır. Bu şiirler milli şiirimizin örnekleri ile başlamış, edebiyatımıza dışarıdan gelmiş nazım şekillerinin bazılarını da ihtiva ederek devam etmiştir.
Şiir hakkında söylenecek çok şey vardır. Ancak şiir hakkında ben ne söylersem söyleyeyim, verdiğim şiirler sonucu tayin edecek, belki de beni mahcup edecektir… Şiir işte böyle bir şeydir.
Şair Abdülhak Hamit Tarhan “Birkaç Perişan Söz” adlı Makber Mukaddimesi’nde edebiyatımızda şaheser sayılacak ifadelerini kullanırken bir yerinde şöyle der: “ ……Bazen şair hiçbir şey söyleyemez, ayağının altına kalemi alır da kırar… Bütün bunlar birer şiirdir…” Demek ki şiir her şaire göre değişir.
Şair Necip Fazıl Kısakürek’e bir genç muhabirimiz “Efendim şiir hakkında ne söylersiniz?” sorusunu sormuştu. Ciddi konularda hiç hoşgörüsü olmayan şairimiz celallenmiş ve arkasındaki kütüphane raflarını göstererek şunları söylemişti:”Hıh! Şiir mi? Ben şiir hakkında şu kütüphanenin raflarındaki kitapla kadar konuşurum…”
Şiir bazı şairlere göre kafiye, bazılarına göre biçimdir. Bazılarımız onu halka hizmet eden bir araç görürüz; bazılarımız da sanat kaygısını çok ön planda tutarız.
Şair Mehmet Akif Ersoy şiirde imanını ve şaşmaz dürüstlüğünü ön planda tutmuştur. Yahya Kemal Beyatlı ise engin kültürüyle, şiirin klasik rüzgârını da arkasına alarak yelken açmış ve engin denizlerde dolaşmıştır…
Ahmet Haşim şiiri müphemiyetin doruğunda gezdirmiş; Faruk Nafiz Çamlıbel, Kemalettin Kamu, Orhan Seyfi Orhon yaşayan Türkçe ile milli heyecanlara ağırlık vermişlerdir.
Tevfik Fikret şiirde “Leyzi Broke” havası estirmiş, aruzu yerli ölçü gibi kullanıp realizmi çok ön plana çıkarmıştır. Bu vadide daha sonra Nazım Hikmet şiirin nefis örneklerini vermiştir.
Günümüzde pek çok şair geçmişin de etkisiyle şiir hayatına devam etmektedir. Hiçbir şiir ve şair yok ki geçmişten etkilenmemiş olsun. Bizim hocalarımızdan Prof. Dr. Haluk İpekten dersinde Fuzuli’yi anlatırken onun etkilerinin yüzyıllarca devam ettiğinden bahsederdi.
Şiirde örnekler ne kadar mükemmel olursa etkileşim ile ortaya konan eserler de o kadar mükemmel olacaktır…
Şiir bazen göze hoş gelme kaygısıyla sıkı bir disiplin içinde akıp gider; bazen de duyguların seline kapılır, rüzgârın önündeki kuru bir yaprak gibi oradan araya sürüklenir durur. İşte bunların her ikisinde de şiirden asgari esintiler olmalıdır… Bazen ne tek nazım, ne de olabildiğince serbestlik şiiri şiir yapamaz. Şiirin şiir olması için balın kırk imbikten geçmesi gibi bir çalışma ve titizlik olmalı; şiirin genel çerçevesini hiçe sayacak keyfiliklere asla yakın gidilmemelidir…
Bu kitapta karşılaşacağınız şiirler edebiyatımızın nadide şiirleri içinde olmasa da, bir eseri ihtiva etmiş olmaları nedeniyle hoş görüleceklerdir umudundayım.