Daha önce yazıp bastırılan Memleketname, bazı bilgilerin zamanla değişmesi ve içeriğine bazı ilavelerin yapılması için yeniden ele alındı.
Bu eserde, genellikle1900’lü yıllardan iki binli yıllara kadar yaşayıp hafızamda iz bırakmış şahsiyetleri bulacaksınız. Bu şahsiyetler uzun zaman halk kahramanı, halkın gözdesi olmuş, ya da halkın maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap vermiş ünlü kişilerdi.
İşte bu değerli şahsiyetleri anmak, kayda geçmek, onlara olan vefa borcumun gereği olarak düşünüldü. Ancak uzun bir aradan sonra yapılan bu çalışmada meydana gelmiş kusurları hoş göreceğinizi umarım.
Memleketname, şair Nedim’in Divan’ı gibi: “Doyumluk değil, tadımlıktır.” anlayışıyla kaleme alındı. Memleketname adı geçen şahsiyetlere ait bilgilerin tamamını kapsamaktan uzak; daha ziyade o kişilerin karakterleri, iç dünyaları, hikmetleri, sosyal yönleri gibi özelliklerinin özetini içerecektir.
Memleketname bir hatıra – biyografi olarak bir yörenin yaklaşık yüz yıllık tarihine ışık tutacak; gelecek nesillere bir belge sunma özelliğini de taşıyacaktır. Gelecek kuşaklar bu eserde atalarıyla tanışacaklar, onlarla övünme imkânı bulacaklar. Yine bu eserde bir memleketin her karakterden insanını bulacaklar; kulaktan dolma bilgilerin yerini belgeler almış olacak.
Bizim geçmişimizde, tarihe geçme, kayda alma ya hiç yapılmamış, ya da uzun bir zaman sonra yapılmış: Türkler ‘in en eski tarihini Çin kaynaklarından öğrenmek zorunda oluşumuz bu yüzdendir.
Yazılı ilk belgelerimiz olan Göktürk Kitabelerini sürgündeki bir İsveçli subay olan Thomsen okuyup bilim dünyasına tanıtmıştır.
Osmanlı döneminde şair ve yazarları ancak l5.yüzyıldan itibaren yazıya geçirmeyi düşünmüşüz. Bu işin başlangıcında Sehi Bey adındaki bir tezkereci, şair ve yazarlardan memleketini bilmedikleri için “Herhalde o da Kastamonuludur…” demek suretiyle o kişiyi kendi memleketine mal etmiştir.
Yine kayda geçirme konusundaki başa bir ilgisizliğimiz Yunus Emre’de kendini göstermiş: Uzun zamanda, pek çok yerde ortaya çıkmış ve yaşamış birçok şahsiyete ait şiir-esas banileri dururken- tek bir Yunus’a mal edilmiştir…
Bütün bunları yazmaktan kastım milletimizi kötülemek değil, acı gerçekleri hatırlatmaktır. Bizim önemli zaaflarımızdan biri unutkanlığımızdır: Bu konuda Gerek Göktürk Kitabelerinde, gerekse Atatürk’ün Türk Gençliğine Hitabesinde değinilip acı olayları ve önemli yanlışları gelecek nesillerin unutmaması gerektiği öğütlenmiştir.
Memleketname ilgili olduğu yörenin tamamını içerememektedir. Esasen buna da imkân yoktur. Böyle bir eseri yazmak için ciltler dolusu eserler ortaya çıkar ki bu da bir kişinin gücünü aşar.
İşte bunun içindir ki MEMLEKETNAME özürlü bir tıfıl ama yanakları al al… MEMLEKETNAME çok renkli bir tablo ama konusu muamma… MEMLEKKETNAME iyi nağme yapan saz ama akortsuz… MEMLEKETNAME bir anıt ama takdiri kıt… Kısacası, MEMLEKETNAME kuyuya üflenmiş sır ama yankısı kısır…